Gülşah Deniz Atalar: “Zeytin Ağacını Kesen, Kültürün Kökünü Kurutur; Bu Yapılan, Sadece Ekolojik Değil Stratejik Bir Yıkımdır”

23.06.2025

ZEYTİNLİKLERİ MADEN SAHALARINA ÇEVİRMEK; AÇIKÇA HALK DÜŞMANLIĞIDIR”

“ZEYTİN YAŞARSA BU ÜLKE YAŞAR; ZEYTİN YANARSA, NUR SÖNER”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Gölge Kültür ve Turizm Bakanı Gülşah Deniz Atalar, geçtiğimiz günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ilgili komisyondan geçen ve zeytinlik alanları rant uğruna madenciliğe kurban eden yeni bir talan sürecinin önünü açan yasa teklifine sert tepki gösterdi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, “Tüm dünyada iklim krizi ve kuraklık her geçen gün derinleşirken, AKP iktidarının gözünü rant bürümüş bu akıl dışı uygulamaları hem doğaya hem bu ülkenin geleceğine çok büyük ihanettir. Türkiye’nin zeytine, toprağa, suya ve üreticiye en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönemde zeytinlikleri maden sahalarına çevirmek; açıkça halk düşmanlığıdır” dedi.

Kültür politikasının sadece müze açmak, festival düzenlemek olmadığını; kültür politikasının, ağacın, toprağın, emeğin, inancın ve kırsalın yanında durma iradesi olduğunu belirten Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:

“Bu sadece doğaya karşı değil; kültürel mirasımıza, toplumsal hafızamıza, inancımıza ve gelecek kuşakların hakkına karşı işlenmiş bir suçtur. Zeytin ağacı yalnızca bir tarım ürünü değil bu toprakların kadim tarihine kök salmış kutsal bir varlıktır.

Antik Yunan’da barışın simgesi, Osmanlı’da ışığın ve şifanın kaynağı, Anadolu’da geçimin ve dayanışmanın adı olan zeytin; aynı zamanda dini ve manevi hafızanın da taşıyıcısıdır.

Binlerce yıldır bu topraklarda insanlar, zeytini bereketin, barışın, aydınlığın simgesi olarak görmüştür. Halkımızın, kültüründe, duasında ayrı bir yere sahiptir.

Kur’an-ı Kerim’de geçen ayetlerde, zeytin hem nurla hem de bereketle ilişkilendirilir. ‘Allah, göklerin ve yerin nurudur…’ diye başlayan ayette, bu nurun temsili; içinde kandil bulunan bir lamba olarak tarif edilir. O kandil, doğuya da batıya da ait olmayan, mübarek bir zeytin ağacından çıkan yağla tutuşturulur. Öyle bir yağ ki, neredeyse ateş değmese bile ışık verir.”

Bir başka ayette ise şöyle buyrulur: “O, zeytini ve narı; birbirine benzeyen ve farklı olan biçimlerde yaratandır... Meyve verince ondan yiyin, hasatta hakkını verin; ama israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez.

Bu sadece bir çevre suçu değil; kültüre ve emeğe karşı işlenen büyük bir haksızlıktır. Zeytine kıymak; yalnızca toprağa değil, vicdana ve ortak hafızaya da kıymaktır. Zeytinlikleri madene açan bu düzenleme; emeğe, üreticiye, doğaya, geçmişe ve yarına karşı işlenmiş bir suçtur. Ama bu suçu işleyenler bilsin ki; sadece doğanın değil, hukukun da halkın da hakkın da karşısında duruyorlar. Zeytin ağacına göz dikenler, o ağacın gölgesinde büyüyen halkın hafızasını kazımaya çalışıyor. Bugün onu kökünden söküp yerine maden ocağı açmak; sadece ağacı değil, o ağacın gölgesinde büyümüş binlerce yıllık bir yaşam biçimini yok etmektir.”

Atalar, düzenlemenin çevre ile birlikte bir kültür politikası felaketi de olduğunu belirterek şunları kaydetti:

“Zeytinliklerin ‘taşınabilir’ olduğunu öne süren bu zihniyet, yerel ekonomiyi, kırsal yaşamı, toplumsal belleği ve kültürel çeşitliliği hiçe saymaktadır. Bu sadece maden açmak değil, halkın köklerine dinamit döşemektir.”

Her yıl binlerce insanın zeytin hasadı için bir araya geldiğini, bunun sadece bir tarımsal faaliyet değil, kuşaktan kuşağa aktarılan bir toplumsal dayanışma ve yaşam geleneği olduğunu vurgulayan Atalar, şu ifadeleri kullandı:

“Hasat zamanı, yalnızca emek değil; birlik demektir, bereket demektir. O sofraya konan zeytin, yalnızca gıda değil; halkın alın teri, hatırası ve duasıdır. Zeytinliği yok etmek, bu halkın sofrasına, türküsüne, geçmişine saldırmaktır. Yer sofrasındaki ilk lokma, zeytinyağına batırılan ekmek; halk müziğimizde, şiirimizde, dualarımızda yaşayan bir bellektir. Zeytinliklere uzanan her ruhsat, bu belleğe atılmış bir baltadır.”

Zeytinliklerin yalnızca geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de teminatı olduğunu belirten Atalar, Türkiye’nin büyüyen agroturizm potansiyeline de dikkat çekti:

“İtalya’nın Toskana’sı, Yunanistan’ın Kalamata’sı, İspanya’nın Endülüs’ü zeytinle markalaşırken; bizde bu eşsiz kültür, bir kanun teklifi ile yok edilmek isteniyor. Oysa zeytin temalı turizm, ülkemiz için sürdürülebilir ve katma değerli bir gelecektir. Tüm dünyada iklim krizi ve kuraklık her geçen gün derinleşirken, AKP iktidarının gözünü rant bürümüş bu akıl dışı uygulamaları hem doğaya hem bu ülkenin geleceğine çok büyük ihanettir. Türkiye’nin zeytine, toprağa, suya ve üreticiye en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönemde zeytinlikleri maden sahalarına çevirmek; açıkça halk düşmanlığıdır.’’

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, bu tabloyu şöyle değerlendirdi:

“Bu yapılan, sadece ekolojik değil; stratejik bir yıkımdır. Gıda krizinin eşiğinde olan bir dünyada zeytini yok etmek, hem halkın gıda güvencesini hem de kırsal ekonomiyi dinamitlemektir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ihanetin her adımının karşısında duracağız. Bu düzenlemeyi tanımıyoruz. Bu talan politikalarına geçit vermeyeceğiz. Ne zeytine ne bu toprağın evlatlarına dokundurmayacağız.”

Zeytinlikleri maden sahasına çevirmeye yönelik düzenlemelerde yer alan “görüş gelmemesi halinde izin verilmiş sayılır” hükmüne de sert çıkan Atalar, bunun yalnızca doğaya değil, hukuka, halkın iradesine ve kamusal akla karşı açık bir saldırı olduğunu belirtti.

“Kültür politikası sadece müze açmak, festival düzenlemek değildir. Kültür politikası, ağacın, toprağın, emeğin, inancın ve kırsalın yanında durma iradesidir.”

CHP olarak bu düzenlemeyi reddettiklerini belirten Atalar, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:

“Zeytin ağacını kesen, sadece bir ağacı değil; bu halkın köklerini, geçmişini, geleceğini ve inancını kesmiş olur. Zeytin yaşarsa bu ülke yaşar. Zeytin yanarsa nur söner. Zeytin kalırsa, gelecek kalır.”


Benzer Haberler